ZEKERİYYÂ ALEYHİSSELÂM
ZEKERİYYÂ ALEYHİSSELÂM
(Islamic Glossary) :
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Yahyâ aleyhisselâmın babasıdır. SoyuSüleymân aleyhisselâma ulaşır. Mûsâ aleyhisselâmın dîninin emir ve yasaklarını insanlara tebliğetti. Yahûdîler tarafından şehîd edildi. Kabri Haleb'dedir.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:Bunun üzerine Rabbi onu (Meryem'i) güzel bir kabûl ile kabûl etti. Onu güzel bir nebât(bitki) gibi büyüttü. Zekeriyyâ'yı da ona (bakmaya) kefîl kıldı. Zekeriyyâ ne zaman mihrâba(odaya) girse, onun yanında bol rızık (yiyecek) bulurdu. "Yâ Meryem! Bu (rızk) sananerden geliyor?" dedi. O da; "Bu, Allahü teâlâ tarafındandır. Şüphe yoktur ki, Allahüteâlâ dilediği kimseyi hesâbsız olarak rızıklandırır" derdi. (Âl-i İmrân sûresi: 37)Zekeriyyâ aleyhisselâm mihrâbında (odasında) namaz kılarken, melekler (Cebrâilaleyhisselâm) ona şöyle nidâ etti (seslendi : "Muhakkak Allahü teâlâ sana kendinden gelenkelimeyi (yâni Îsâ aleyhisselâmı) tasdîk edici ve kavminin seyyidi (efendisi) ve nefsine hâkimve sâlihlerden bir peygamber olduğu hâlde Yahyâ'yı müjdeler. (Âl-i İmrân sûresi: 39)Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'da Tevrât yazan ve kurban kesme ibâdetini idâre eden Zekeriyyâaleyhisselâm, İsrâiloğullarına peygamber gönderildi. Tevrât'ın emir ve yasaklarını insanlaraanlattı. Duâsı bereketiyle Allahü teâlâ ona Yahyâ aleyhisselâmı ihsân etti. Zekeriyyâaleyhisselâm, Hunne'nin kızı hazret-i Meryem'i alıp, evine götürdü. Onu Zekeriyyâaleyhisselâmın hanımı ve hazret-i Meryem'in teyzesi Elisâ Hâtun büyüttü. Hazret-i Meryem beşyaşına girince, Zekeriyyâ aleyhisselâm ona Tevrât-ı şerîfi okuttu. İsrâiloğulları Zekeriyyâaleyhisselâma iftirâda bulundular. Zekeriyyâ aleyhisselâmı şehîd etmek üzere aramayabaşladılar. Yahûdîler onu yakalamak için peşine düştüler.Zekeriyyâ aleyhisselâm,Beyt-ül-makdîs yakınlarında ağaçlı bir bahçeye girdi. Mûcize olarak yarılan bir ağacın içinegirdi. Ağaç kapandı ve onu gizledi. Yahûdîler o ağacı bıçkı ile biçtiler ve Zekeriyyâaleyhisselâmı şehîd ettiler. Zekeriyyâ aleyhisselâm şehîd olduğu sırada yüz yaşında idi.(İbn-ül-Esîr, Nişâbûrî, Nişâncızâde)